Kıble’nin Mescid-i Haram’a Çevrilmesi

(Hicret’in 2. senesi / Milâdî 623)

Resûl-i Kibriya Efendimiz ile Müslümanlar, Medine’de namazlarını, Al­lah’ın emriyle, “peygamberler makamı” olan Ku­düs’e, yani Beytü’l-Makdis’e doğru kılarlardı. Fakat Peygamber Efendimiz, öteden beri tevhid akîdesinin müstesna bir âbidesi olan yeryüzünün ilk mâbedi ve ceddi Hz. İbrahim’in kıb­lesi olan Kâbe’ye doğru yönelerek namaz kılmayı kalben arzu ve temenni edi­yordu. Müslümanlar da, hassaten muhacirler, kalplerinde aynı arzuyu taşı­yorlardı. Çünkü beş vakit namazlarında Kâbe’ye yönelmek, vatanları Mekke’yi de yâdetmeye bir vesile olacaktı.

Yahudilerin de, “Muhammed ve ashabı, biz gösterinceye kadar kıblelerinin neresi olduğunu bile bilmiyorlardı!” diyerek sinsice de­di­koduda bulunmaları onları rahatsız ettiğinden bu arzuları daha da kuvvetleniyordu. Bu sebeple, Resûl-i Ekrem Efendimiz, tahvil-i kıble için vahyin gelmesini bekliyor, Ceb­rail’i (a.s.) gözetliyor ve Kâbe’yi temenni ederek dua ediyordu.

Nitekim bir gün, gelen Cebrail’e (a.s.) bu arzusunu izhar etti: “Rabbimin, yüzümü Yahudilerin kıblesinden Kâbe’ye çevirmesini arzu ediyorum!”

Cebrail (a.s.), “Ben bir kulum! Sen, Rabbine niyazda bulun. Bunu O’ndan is­te!”[1]dedi.

Bunun üzerine, Resûl-i Ekrem Efendimiz de, Beytü’l-Mak­dis’e mütevecci­hen namaza duracakları zaman başını semâya doğru kaldırmaya başladı.

Nihayet, Medine’ye hicretin 17. ayında, kıblenin Mes­cid-i Haram’a doğru çev­rildiğini bildiren şu ayet-i kerime nâzil oldu:

“(Ey Resûlüm! Vahyin gelmesi için) yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Bunun için seni, râzı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Şimdi, yü­zünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Ey mü’­minler! Siz de her nerede olursa­nız, yüzünüzü namazlarda o mescit tarafına çevirin!”[2]

Bu vahiy geldiği sırada Re­sû­lul­lah Efendimiz, Müs­lü­man­lara mescidinde öğle namazını kıldırıyordu. Na­ma­zın ilk iki rekâtı kılınmış, sıra son iki rekâta gelmişti. Peygamber Efendimiz, ağır ağır yönünü değiştirdi ve mübarek yü­zünü Kâbe’ye doğru çevirdi. Müslümanlar da Efendi­mizle birlikte o tarafa döndüler.[3]

İki Kıbleli Mescit

Diğer bir rivayete göre, Resûl-i Kibriya Efendimiz, Re­ceb ayının bir Pazar­tesi günü Benî Seleme semtinde otu­ran Bişr b. Berâ’nın annesi Ümmü Bişr’i zi­yarete gitmiş­lerdi. Kendisine yemek yapıldı. Yediler. Bu sırada öğle na­mazı vakti girdi. Pey­gam­be­ri­miz, oradaki mescitte Müs­lümanlarla birlikte iki rekât kıldıktan sonra namaz için­de Kâbe tarafına dönmesi emrolun­du. Derhal cema­atle birlikte yüzlerini Mescid-i Haram tarafına çevirdiler.

Bu sebeple, Benî Seleme Mescidi’ne “Mescid-i Kıbleteyn [İki Kıbleli Mescit]” adı verildi.[4]

Pey­gam­be­ri­mizin emri üzerine, bütün Müslümanlara kıblenin Mescid-i Ak­sâ’dan Mescid-i Haram tarafına çevril­diği duyuruldu.

Kıblenin Kâbe olarak tespit edilmesi, bir kısım Müslümanların telâşına se­bep oldu; çünkü kıble değiştirilmeden önce Bey­tü’l-Mak­dis’e doğru namaz kıla­rak vefat etmiş veya şehit edilmiş Müslümanlar vardı. Bunun için huzur-u Risâlete gelerek, “Yâ Re­sû­lal­lah! Daha önce ölen Müslüman kardeşlerimizin durumu ne olacak? Onlar Bey­tü’l-Makdis’e doğru namazlarını eda etmişlerdi” diyerek endişelerini izhar ettiler.

Cenab-ı Hak, Müslümanların bu endişelerini de, inzal buyurduğu ayet-i ke­rimeyle giderdi: “Ey Resûlüm! Halen yönelmekte olduğun Kâbe’yi, ancak re­sûle uyanlarla geri dönenler arasını ayır­detmek için kıble kıldık. Gerçi, bu kıb­leyi çeviriş büyük ve ağır ise de yalnız o, Allah’ın hidayet ettiği kimselere ağır gelmez ve Allah imanınızı zâyî etmez. Muhakkak Allah Teâlâ, insanlara çok merhametlidir, günahlarını bağışlayıcıdır.”[5]

Resûl-i Ekrem Efendimiz, Medine’ye teşrif edip Bey­tü’l-Mak­dis’­e doğru namaz kılmaya başlayınca, Arap müşriklerinin gücüne gitmişti. Bilâhare kıble Kâbe’ye tahvil buyrulunca, bu sefer Yahudilerin gücüne gitti ve tekrar dedi­kodu yapmaya, fitne fesat çıkarmaya koyuldular! Hatta âlimlerinden birkaçı Re­sû­lul­lah’a gelerek, “Yâ Muhammed! Üzerinde bulunduğun kıblenden seni döndüren nedir? İbrahim’in milleti ve dininde bulun­duğunu söyleyen, sen de­ğil misin?” dediler. Sonra da şu sinsi teklifte bulundular:

“Eğer şimdiye kadar üzerinde bulunduğun kıblene tekrar dönersen sana tâbi olur, seni tasdik ederiz!”

Şu ayetler (meâlen), bu hadiseyi anlatmaktadır:

“(Medîne’deki Yahudi ve münafık) insanlardan bir­takım beyinsizler, akıl­sızlar da, ‘Müslü­manları bulun­dukları kıbleden çeviren ne?’ diye­cekler. Onlara de ki: “Doğu da, batı da Allah’ındır. O, kimi dilerse doğu yola çıkarır.

“Ey Müslü­manlar! Böylece sizi seçkin ve şe­refli bir ümmet kıldık ki bütün in­sanlar üzerine adâlet numunesi, hak şahitleri olası­nız. Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun.

“… Andolsun ki sen, o kitap verilmiş olanlara her ayeti, her bur­hanı da ge­tirmiş olsan, onlar yine senin kıblene tâbi olmazlar. Sen de onların kıblesine tâ­bi olmazsın. Hatta onların bir kısmı, bir kısmının kıblesine uyacak da değil­dir.

“Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilim arkasından bilfarz onların arzu­larına uyarsan, bu takdirde sen de ken­di­ne yazık etmişlerden sayılırsın.”[6]

Mescid-i Kıbleteyn (İki Kıbleli mescid)

Mescid-i Kıbleteyn
Mescid-i Kıbleteyn

Kuba Mescidi Kıblesi

Kıble Mescid-i Haram tarafına çevrildikten sonra, Resûl-i Ekrem Efendimiz, Kuba’ya gitti ve İslam tarihinde inşa edilen ilk mescit olan Kuba Mescidi’nin Beytü’l-Mak­dis tarafına olan kıblesini de Kâbe’ye doğru çevirtti.

_______________________________________________________
[1] İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 241; Taberî, Tarih, c. 2, s. 265.
[2] Bakara, 144.
[3] İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 241-242.
[4] İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 241-242; Belâzurî, Ensab, c. 1, s. 246.
[5] Bakara, 143.
[6] Bakara, 142-143, 145.


Kontrol Edin..

Şeriat nedir? Şeriat ne demektir? Şeriat kanunları, Şeriat kuralları nelerdir? Şeriat iki kısımdır.

Şeriat Nedir? Şeriat Ne Demektir? Şeriat Kuralları Nelerdir?

Şeriat nedir? Şeriat ne demektir? Şeriat kanunları, Şeriat kuralları nelerdir? Gibi sorular cevaplanıyor. Şeriat iki …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir