En Güzel Fedakârlık

Ashab-ı Kiram’dan olan Haris ibni Hassan (r.a.), sahabenin gençlerinden. Biz gençlere büyük örnek teşkil edecek şahsiyetlerden birtanesi. Haris ibni Hassan Efendimiz (s.a.s) son günlerinde akıl baliğ olmuş 20-21 yaşlarında evlenmiş, bizde olduğu gibi bu adet o dönemde de varmış. Gelin damat balayına gider bir kaç hafta evden çıkmaz. Haris ibni Hassan (r.a) evlendiği gece sabah namazına Mescidi Nebeviye gelmiş.

Mescitte bulunanlar:

Düğün gecesi napiyorsun, karını mı beğenmedin, hoşuna mı gitmedi, bu gece niye mescide geldin?

diye takılmışlar.

Sahabeden örnek veriyoruz dostlar, bir masal kitabından değil…

O da bir dik durmuş:

Evlendiysem sabah namazını kaçırayım mı? Bana sabah namazını kaçırtan geline de düğüne de lanet olsun.

diyor.

Bu tamamen Allah’a iman ve teslimiyetin göstergesi.

Mümin: Allah’a inan kişi
Müslüman: Allah’a teslim olan kişi demektir.

Haris ibni Hassan(r.a.)’ın gösterdiği bu teslimiyet bizde de var mı?

Münafıksın veya değilsin demiyoruz, diyemeyiz. Ancak şu ayeti bir gözden geçirmek gerekiyor. Hz.Ömer, Hz.Ebu Bekir gibi sahabelerin tümü münafık ile ilgili ayet okuduklarında acaba bende münafık mı oldum diye kendilerini sorguya çekerlerdi. Varlığımızı, dünyaya geliş sebebimizi tefekkür etmekle birlikte gelin şu ayetler üzerinde tedebbur edelim.

Rabbimiz münafiklardan bahs ederken şöyle buyuruyor;

Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar.

Şüphesiz ki münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar.

İmanlı bir Mümin namazını seve seve kılar, öyle bir namaz kılar ki namazını miraç eyler, tembellik etmez, zorlanmaz. Biraz düşünelim, tefekkür edelim. Namazdan uzak, tembel tembel üşenerek kılınan, Cuma’dan Cuma’ya kılınan bir namaz var. Dil ile “Müslümanım.” demek yetmiyor, nerede namaz, nerede ibadet ve nerede ahlak?

Peygamber Efendimiz’in yoldaşı, Efendimiz’in “Benden sonra bir Peygamber olsaydı O Ömer olurdu.” dediği, Peygamberimiz’in cennetle müjdelediği  10 kişiden biri Ömer ibni hattab (r.a) şehit edildiğinde kan revan içerisinde yerde, başı oğlu Abdullah’ın (r.a.) dizindeydi. Oğluna üç defa başını toprağa koymasını söylediği halde Abdullah (r.a) başın dizimde kalsın rahat edersin dediyse de Hz. Ömer biraz kızar oldu başımı yere koy dediğinde, Hz. Ömer (r.a.) üzülerek oğluna baktı ve şunu söyledi: “Başım toprakta kalsın, tevazulü bir şekilde Rabbime ulaşayım, acaba Allah’a nasıl hesap verecem, nasıl huzuruna çıkacağım.”

Peki ya biz nasıl hesap vereceğiz kardeşim?

Kardeşim! Bizim örneğimiz Allah’a isyan eden Rabbimizin razı olmadığı insanlar değil. Rabbimizin razı olduğu Efendimiz (a.s)’ın ayak izlerini bire bir takip eden Ashab-ı Kiram Efendilerimiz Haris ibni Hassanlardır.

Değersiz adımlarını değerli insanların ayak izlerini takip ederek değerli kılmaya çalışan, inşallah cennete aday olan genç kardeşim;

Haydi! Gafletin gecesinden uyan. Aç gözlerini sehere. Aç kalbini Rabbine. Uyan, uyan ve an seni hiç unutmayan Rabbini. Güneş ufukta yükselmeden, sen dualar ufkuna yüksel. Herkes unutsa bile, seni unutmayan Rabbini herkesin O’nu unuttuğu anda ananlardan ol. Haydi kalk! Kalk ve miracına eşlik et En Sevgilinin.


5 Yorumlar

  1. mükemmel yazı, yazarı kim ?

  2. Betül Yılmaz

    kaleminize yüreğinize sağlık..

  3. Ömer Faruk Kandemir

    Yüreğinize gönlünüze sağlik.
    tam aradığım, kendi kendime sorduğum soruları adeta cevaplamışınz.. ALLAH razı olsun sizden 🖒

  4. Burak Özüdoğru

    Mevlam razı olsun ustadim 🌹

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir