Nasıl Bir İman Sahibiyiz?

Bütün Müslümanlar İslam inancı gereği imanın şartlarını kabul eder ve yaşantısını buna göre şekillendirir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) bahsettiği bu ahir zamanda iman bağlarımız zayıflamış halde. Allah muhafaza bu bağlar kopacak olursa sonsuz cehennem hayatı hepimiz için korkunç olacaktır.

Hepimiz Müslüman olduğumuz halde yani Allah’ın varlığını kabul ettiğimiz halde gün içinde Allah’ın varlığını unutup gaflete düşüyoruz. Sadece dünyevi işlerle uğraşıyoruz. Kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki gün içinde 5 vakit namazla Allah’ı anmaktan kendimizi mahrum bırakıyoruz. Oysa inançlı bir insanın gün içinde Allah’ı anması kadar normal bir şey yoktur. Daha doğrusu inançlı bir insanın bunu yapmaması ne kadar acı verici. Başka bir örnek verecek olursak yalnızca Allah’ın gaybı bildiğine iman ettiğimiz halde neden fal ve benzeri şeylere inanıp bu bağları zayıflatıyoruz? Müslüman olarak meleklerin varlığını kabul ediyoruz ama neden onların sürekli bizi gözettiğini unutup rahat bir şekilde haramlara bulaşıyoruz? Oysa onların Allah’ın bir nuru olduğunu bilip bizi gözettiklerinin farkında olarak neden rızayı ilahiyede yaşamıyoruz? Müslüman bir insana Peygamberini sevdiğini sormak ne kadar gereksiz değil mi? Peki insan sevdiği ve iman ettiği Peygamberini örnek almaz mı? Neden Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yaşayışını örnek almıyor onun gibi yaşamaya özen göstermiyoruz? Bunu bırakın daha Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hayatını açıp okumayan Müslümanlar var. Bu iman size samimi geliyor mu?

Bir diğer unsur olan kitaplara iman konusuda aynı durumda. İslam dininin kitabının Kuran-ı Kerim olduğunu biliyoruz, bildiğimiz tek şey bu. Neden merak edipte açıp okumuyoruz? Ya da okumayı bilmiyor muyuz? Allah’ın bize gönderdiği mesajı açıp okuyamıyor muyuz? Bir insana sevdiğinden mektup var deyip mektubu o kişiye vermezsek bize nasıl davranır az çok tahmin ederiz. O kişi mektubu almak için her şeyi yapacaktır ama onu yoktan var eden yaratıcısının 6666 mesajını merak etmeyip okumaya tenezzül etmez. Böyle bir iman ne kadar kuvvetli olabilir siz düşünün.

Hepimiz tekrar dirileceğimize ve ahiret gününde hesap vereceğimize inanıyoruz ama neden hesap vereceğimizi bile bile hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışıyoruz? Neden ahiretimiz için ibadetlerimizi yerine getirmiyoruz? Neden iman ettiğimiz bu hususları göz ardı ediyoruz? Bu yolun sonu Hak, varılacak elbet mutlak.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışın.

buyuruyor.

Neden sadece cümlenin başını benimsiyor da devamını umursamıyoruz? Ticari ilişkilerimizde, ailevi ve komşu ilişkilerimizde sadece dünyevi karşılığını düşünerek nefsi kararlar veriyoruz. Bu yaptığımız Müslümanlığa yakışıyor mu? Yarın Allah’ın huzurunda dirildiğimizde Ebu Cehil’den, Ebu Leheb’ten ne farkımız kalacak? Onlar sana dönüp “Biz iman etmediğimiz için burdayız sen neden burdasın?” diye sorduklarında cevabın ne olacak? Ne kadar utanç verici bir durum değil mi? Şu an ki imanımız ne kadar sağlam siz düşünün.
Kaza ve kadere iman ediyoruz yine de nefsi duygularla bu durumu çarpıtıyoruz. Günah işleyip kaderimizde bu varmış diyoruz. Haram yiyip kaderimizde bu varmış diyoruz. En önemlisi kaderi mazeret olarak ileri sürüp kendimizi suçsuz görüyoruz. Ama unuttuğumuz bir ayet var

Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.(isra/13)

Velhasıl bu dünya hayatında neyi ektiysek ahirettte onu biçeçeğiz.
Artık kendimize iki soru sormalıyız:

Neden müslümanım?

Nasıl bir müslümanım?

Müslümanım demek başka müslümanca yaşamak başkadır…

Vesselam.

Dini Rehberim

Bu konu ile alakalı bir diğer yazımız olan;

Neden Müslümanız ve Neden Müslüman Olmalısın?

başlıklı makaleyi buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.


Kontrol Edin..

İslamda Birlik ve Selamlaşma

Müslümanlar Neden Bir Olamıyor?

Biz müslümanlar ümmet şuuru ile tek çatı altında toplanmak yerine sürekli parçalanıyor, bölünüyoruz. Bu ahir …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir